Milletvekili Abdullah Başcı, "15 Temmuz'da, İkinci Bir Çanakkale Zaferidir"
AK Parti 26.dönem İstanbul 3.bölge milletvekili Abdullah Başçı, 15 Temmuz Darbe girişimi sırasında yaptığı fedakarlıkla, İstanbul ve Güngören Destanı'nın gizli kahramanlarından. 15 Temmuz Güngören Destanı kitabının gelecek nesilleri aydınlatmak ve bu hain darbe girişiminin kahramanlarını duyurmak için çıktığı bu yolda, Milletvekili Abdullah Başcı'nın o gecede yaptığı ve 26 gün boyunca süren nöbetlerde ki fedakarlıkları tarihe altın harflerle yazdırıyor.
Abdullah Başçı, aslen Konyalı olmasına rağmen 32 yılını Güngören’de geçirerek, gelişmesine katkıda bulunmuş bir değer olarak herkesçe hem sevilen hemde sayılan bir şahsiyet olmayı başarmış. 1993 Yılında Refah Partisi ile Güngören’de siyasi hayatına başlayan Milletvekili Başcı, 2002’de AK Parti Güngören Kurucusu ve İlçe Başkanlığı görevini uzun süre sürdürerek 2011 Milletvekili Seçimleri’nde 3. Bölge’den Milletvekili olarak, Türkiye’nin ve Güngören’in sorunlarını meclis gündemine taşıyarak Milletinin yanında olarak, vatanseverliğiyle Güngörenlilerin sevgisini kazanmayı başarmış. 15 Temmuz 2016 Tarihinde darbecilere boyun eğmeyerek girdiği mücadeleleri siz değerli “15 Temmuz Güngören Destanı” yazı dizisi okuyucuları için anlattı. Akbaba Haber Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Akbaba ile yaptığı söyleşinin tamamını siz değerli okuyucularımızla paylaşıyoruz.
Mustafa Akbaba: Vekilim bizim 15 Temmuz destanı yaşadıklarımızı bire bir alıp okuyucularımıza sunacağız. Millete, ilk başlarda bu destan kelimesi ağır gelecek ama sizin anlattıklarınız ve sizden sonra ki röportajlarımızda anlatılanlar herkes için ayrı bir kaynak olacak. Zevkle okuyacaklar ve tarihte kalacak bir çalışma bu. Sizden soru olarak ilk sorumu soruyorum. 15 Temmuz gecesi ilk duyduğunuz an, ilk yaşadığınız an ne yaptınız? Sabaha kadar olan süreci bize kısaca anlatırsanız biz bunu okuyucularımızla o destanda paylaşmak istiyoruz.
Abdullah Başcı: Öncelikle 15 Temmuz bir destandır. Bunu belirteyim ben, nasıl bir Çanakkale zaferi bu ülkenin kurtuluşuna vesile olmuşsa 15 Temmuz’da ikinci bir Çanakkale Zaferidir. Çünkü 15 Temmuz’da vatandaşımız, halkımız sokağa inmeseydi şimdi bu ülke parçalanmış olacaktı. Hatta belki bizlerin, vatandaşların, halkın durumunun hakimiyetinin ne olduğu belli olmayacaktı. Haince bir kalkışma sonucu vatandaş o kalkışmaya dur dedi. Aslında bu ülkede geçmiş dönemlerde ihtilaller, darbeler sık sık olmuştu olmaya devam ediyordu. 15 Temmuz’da en son bir darbe girişimiydi. Fakat şimdiye kadar olmadık bir şey bu sefer 15 Temmuz’da vatandaş darbelere ihtilallere dur dedi. Vatandaşlarımız bunu yaparken birincisi tüm dünyaya örnek oldu. Yani bir darbe girişiminin nasıl durdurulacağını tüm dünyaya gösterdi. İkincisi de bir daha da bu ülkede darbeler ve ihtilaller yapılırken bu halkı düşünmeleri ve bu halkın tavrını iyi belirlemeleri gerektiğini öğretti. Bunun içinde bu 15 Temmuz darbe girişimi tarih kitaplarında ileriki aşamalarda göreceğiz ki ikinci Çanakkale Zaferi olarak geçecek ve üniversitelerde master, doktora tezi olarak okutulacak. Bunu özellikle belirtmek istiyorum.
Kendimizi Ankara’da hissediyoruz
Mustafa Akbaba: 15 Temmuz günü nerdeydiniz?
Milletvekili Abdullah Başcı: 15 Temmuz günü ben Konya’nın Taşkent ilçesindeydim. Yani doğup büyüdüğüm memleketteydim. Akşam saat 21.00 gibi haberlerden köprüye tanklar çıktığını bir hareketlenme olduğunu öğrendik. Tabii ki tedirgin olmaya başladık. Saat 22.00’a kadar takip ettik haberleri. Saat 22.00’a doğru İstanbul İl Başkanının mesajı geldi hepimize. Özellikle bunu belirtmek istiyorum. İstanbul da ki arkadaşlarım il ve ilçe merkezlerine gelmeleriyle ilgili. Tabii bu süreçte biz Taşkent’te olduğumuz için ne yapabiliriz dedik. İlk etapta belediye başkanımızı ve o günkü kaymakamımızı arayarak böyle bir kalkışma var bu kalkışmaya karşı Taşkent’te net duruşumuzu göstermemiz gerekiyor. Onun içinde “belediyenin önünde toplanacağız hepimiz” diye telefonla kendilerini aradım. Başta, belediye başkanımız “köyleri arayarak belediyenin önüne gelmelerini sağlayacağım” dedi. Kaymakamımızda buna iştirak ederek ortak bir çalışmayı başlattık. Nitekim saat 11’e doğru vatandaşlarımız belediyenin önüne köylerden gelerek yığılmaya başladı. Bu darbe girişimine ilçelerden karşı hareket başlayacağını biliyorduk. Biz bu çalışmayı yaparken TBMM Başkanı’ndan bir mesaj geldi. Ankara’da olan milletvekillerimizin TBMM önüne gelmelerini istedi. Saat 00.30’a doğru Başkent’e doğru yola çıktım. Beni çok uyardılar “yolda büyük sıkıntılar var, Gölbaşı’nda çatışmalar var” diye. Biz dedik “gideriz çünkü TBMM başkanımızın talimatı var biz kendimizi Ankara’da hissediyoruz” dedik ve Ankara yolunu tuttuk. Gece 4.30 gibi Ankara’ya geldik ve 5.00’a doğru TBMM’ye girdik. TBMM’ye girerken Genel Kurmay Başkanlığı tarafından müthiş bir şekilde meclis taranıyordu. Aynı şekilde mecliste vurulan polislerimizde onlara cevap vermeye çalışıyordu. Hatta memur arkadaşlar içeri girmemizin biraz sıkıntı olacağını mütemadiyen bombalamalar olduğunu ve dışarıdan taramalar olduğunu söylediler. Biz elimizden geldiği kadarını yapmak için siz bize müsaade edin girelim içeri dedik. Biz içeri girerken Hatay milletvekiliyle beraber eşinin ve kızının da yaralandığını, ambulansla kaldırıldığını öğrendik. Yolda ağaç parçaları vardı. Bizim şoförümüz onları çekelim yürüyelim derken tarama başladı. Şoför, polislerin “kendini yere at” demesiyle yere attı. Bizde Meclis’e girerek, Mecliste olan arkadaşlarla beraber bir araya gelip gerekli açıklamaların yapılmasını bekledik.
Generalleri, Subayları Enselerinden Tutarak Emniyet Güçlerine Teslim Ettiler!
Mustafa Akbaba: Peki vekilim, daha sonra ki süreçte havanın sabaha doğru aydınlandığı zamanda darbecilerin tek, tek gözaltına alınıp Hukuka teslim edildikten sonra sizler ne yaptınız?
Milletvekili Abdullah Başcı: Öncelikle şunu belirteyim. Saat 22:30 civarında tweetler atmaya başladım. Tweetleri atarken bir taraftan da İstanbul’dan yoğun telefonlar geliyordu. Ne yapmamız gerekiyor diyen arkadaşlara da ilçe merkezlerine emniyet müdürlüklerine gidin ve dışarıdan gelen tankları engellemek için her türlü aracı kullanın dedim. Hatta Bayrampaşa çevik kuvvetin önünde bir grup ısrarla beni aradıkları zaman aynı şeyleri onlara da söyledim. Hatta bir kardeşim taramaya başladılar başkanım diye aramaya başladığında bir kardeşimizin şehit olduğu haberini aldık. Bunları o süreçte yaşarken biz Ankara’ya gelmiştik. 6.00 gibi bazı televizyon kanalları aradılar bizi canlı yayına bağladılar. Süreçle ilgili elimizden geldiğince bilgi vermeye çalıştık. Tabii biz yolda giderken Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Başbakanımızın açıklamalarını dinliyorduk. Tabii bu süreçte çevik kuvvet müdürümüzle görüştüğümüzde şunu söylemişti bana “Artık o tanklarla gelen subayları komutanları teslim aldık’’ dedi. Tabii vatandaşlarımız özellikle Cumhurbaşkanımızın o sokaklara çağırışından sonra herkesin sokaklara inmesiyle beraber işin şekli değişti. Aslında her şeyi kendilerine göre güzel organize etmiş bu hainler. Fakat bir şeyi hesap etmemişler. Halkı, göz önünde tutmamışlar. Nasıl olsa darbelerde halkın sesi çıkmıyor gene aynı şekilde çıkmaz diye düşünmüşler. Biz istediğimiz şekilde gerçekleştiririz diye hesap ediyorlardı ama onların hesabı tutmadı. Halk bu darbe girişimine dur dedi. Bizzat kendi canlarını feda ederek darbe girişiminde bulunan generalleri, subayları enselerinden tutarak emniyet güçlerine teslim ettiler ve darbe girişimini önlediler.
Salalar Verilirken Vatandaşın O Kadar Duygusal ve İçten Toparlanmasını Gördüm
Mustafa Akbaba: Darbenin ilk çıktığı zamandan, Taşkent’ten itibaren halkımızın ruh hali nasıldı? Sonra ki güne nasıl yansıdı? Hiç aksama, hiç tedirginlik var mıydı?
Milletvekili Abdullah Başcı: Ben Taşkent’teyken salalar verilmeye başlandı. O salalar verilirken vatandaşın o kadar duygusal ve içten toparlanmasını gördüm ki araçlar ve konvoylarla Boğaziçi tarafından gelen yoğun trafikle Konya istikametine gitmeleri ve sloganlarla o gece o saatte her tarafı inletmeleri çok farklıydı. Ben Taşkent’ten çıktıktan sonra da Konya’da salalar devam ediyordu. Vatandaşlarımızın kritik bölgelere gelip araçlarla barikatlar oluşturmasını bizzat orda da gördüm orda da yaşadım. Keza Ankara’nın girişinde Gölbaşı’nda ki o çatışmadan sonra vatandaşlarımızın orda ki olayı atlattıktan sonra yoğun bir şekilde meydanlara dökülmesini ve darbeye karşı gelmesi, salaların hala devam etmesiyle bu darbe girişiminin engellenmesiyle heveslenenlerin heveslerinin kursağında kaldığını gördük.
Günde En Az 3 4 Bölgemize Gidip Meydanlara Toplanan Vatandaşlarımızı Ziyaret Ettim
Mustafa Akbaba: 15 Temmuz sonrası 1 aylık nöbetler başladı ilçelerde alanlarda meydanlarda. Bunları da hemen, hemen takip ettiniz. Sadece 3. bölge olarak mı takip ettiniz yoksa başka bölgeleri de takip ettiniz mi?
Milletvekili Abdullah Başcı: Ben o zaman zarfında günde en az 3 - 4 bölgemize gidip meydanlara toplanan vatandaşlarımızı ziyaret ettim. Yalnız 3. Bölge değil 1. ve 2. bölgede de çalışmalarımızı devam ettirdik. Konya, Karaman, Niğde ve İç Anadolu bölgemizin değişik illerinde bu programları iştirak edip bir araya geldik. Bir ay boyunca eve girmedim desem doğrudur. Sabaha kadar meydanlarda bulunup sabahtan sonra istirahat ediyorduk.
Esenyurt Meydanında Engelli Bir Kardeşimiz Her Gittiğimde Orada Bekliyordu
Mustafa Akbaba: Peki bu dönemde hatıralarınızda kalan meydanlarda candan hissettiğiniz nelerle karşılaştınız?
Milletvekili Abdullah Başcı: Tabii ben, Avcılar da gece saat 1 civarında bir kardeşimizi gördüm. Daha 6 aylık bir çocuk kucağında, meydanda hem çocuğuna bakıyor hem de bizi dinliyordu. Yanına gittim “bebeğiniz kaç aylık” dedim “6 aylık” dedi. O saatte kalkmış çocuğunu almış bize destek veriyordu. Engelli kardeşlerimiz sabahlara kadar meydanlarda duruyordu. Esenyurt Meydanı’nda engelli bir kardeşimiz her gittiğimde orada bekliyordu. Ve bir ay boyunca her gün o engelli kardeşimizi orada gördüm. Engelli kardeşlerimiz yoğun bir şekilde bu çalışmanın içerisinde bulundular. Halk bu darbe girişine o kadar sert bir darbe göstermiş ki yaşlısı, genci, engellisi, çocuğu hepsi sokaklardaydı ve bir daha tekrarlanmaması için ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Hamdolsun nöbetleri en iyi şekilde yerine getirdiler.
Biz Evden Çıkarken Abdestimizi Aldık
Mustafa Akbaba: Cumhurbaşkanımızın gece yaptığı konuşmadan sonra sizde nasıl bir algı uyandırdı ‘’Milletimi meydanlarda görmek istiyorum’’ deyince. Siz zaten gelen çağrı üzerine Ankara’ya gittiniz. Giderken hiç tereddüt etmediniz daha bu darbenin seyri belli değildi. Çünkü 00:30'dan sonra halk tankları etkisiz hale getirip askerlerin silahlarını ele geçirmeye başladığı ekrana verilince seyir değişmeye başladı.
Milletvekili Abdullah Başcı: Aslında biz evden çıkarken abdestimizi aldık ve bu işin geri dönüşü olmayabilirdi. bizim ailemizde memleketteydi beraberdik. Onlarla helalleştik. Yolda her şeyin başımıza gelebileceğini düşündük. Ama önemli olan bizim bir an önce meclise ulaşmamızdı. Aklıma o anda hiçbir şey gelmiyordu. Ölürsek şehit düşüncesiyle yola çıktık biz. Özellikle Cumhurbaşkanımızın biz yoldayken verdiği mesajlar insanları bir daha heyecanlandırdı. İnsanların sokaklara dökülmesinde en büyük neden zaten o oldu. Önümüzdeki dönemlerde bu illet (FETÖ) daha uyanık hareket edecektir, bundan sonra darbe girişiminde bulunan hainler çıkamayacaktır. Çünkü askeriyede de bununla ilgili gerekli dizayn yapıldı. Eskiden askeriye denilince akla hep şu geliyordu; en ufak bir şey de vatandaşı terbiye eden hükümeti terbiye eden devleti terbiye eden kurum ve kuruluşlar akla geliyordu. Ama şimdi askeriyemiz gerçek kimliğine kavuştu. Sınırlarını korumak yerine içerdeki halkla uğraşan bir askeriye vardı. Şimdi öyle değil. Milli savunmanın formatı değiştirildi. Artık sınırlarımızı koruyan güçlü bir ordu ve vatanı için kendini feda edecek bir ordu oluşturuldu. Hamdolsun ki bu kısa zaman zarfında hedefimiz, gayemiz, amacımızda böyle bir ordunun oluşmasıydı. Hükümet olarak bunu gerçekleştirdik. Bu konuda gelecek nesillere iyi bir sistemi götüreceğimizi düşünüyoruz. Çünkü ülkede kolay, kolay bu kazanımlar elde edilmedi. Bu kazanımların korunması için gerekli adımları attık. Hatta atmaya devam ediyoruz.
Gençlik 15 Temmuz’da Dünyaya Parmak Isırttı
Mustafa Akbaba: Bu projede ana sloganımız şu ’’Unutmadık Unutturmayacağız’’. Biz refah partisin de siz büyüklerimiz olduğunuz dönemde de, orada başımıza gelenleri biliyoruz. Bu da onun aynısının devamı geliyor. Bunu unutturmamak adına gelecek nesillere ne çağrıda bulunmak istersiniz? Çünkü yaşlılarımız durumu biliyor ama gençlik durumu çok algılamış değil. Siz ne demek istersiniz? Ya da biz büyüklerin gençliği aydınlatmak adına yapacağı çok şey var mı?
Milletvekili Abdullah Başcı: Tabii 15 Temmuzdan önce genelde vatandaşta şu algı vardı. Problemli, sıkıntılı bir gençlik yetişiyor. Bu gençlikle ne olacağız nasıl olacağız diye böyle karamsar düşünceler vardı vatandaşın kafasında. Ama bizim mayamız çok sağlam. Böyle düşünen bir gençlik 15 Temmuz’da dünyaya parmak ısırttı. Ve konu vatan olunca nasıl canlanabileceğini gösterdi. O yüzden dünyanın bütün ülkeleri onları imrenerek izledi. Türkiye’nin güçlü yapısını görünce de çok rahatsız oldular. Dünyada bir sürü darbe yaşandı hiçbir yerde halk bu şekilde karşı gelemedi, halk beceremedi. Geçmişte Rusya’da darbe olayı yaşandı biliyorsunuz. Putin olay yatıştıktan sonra tankın üzerine çıkıp pozlar verdi sembol haline geldi. Bizde öyle olmadı. Bizde darbe girişimi başladığı andan itibaren tankların içindeki subayları, askerleri, astsubayları tek, tek yakalayıp çıkararak adalete teslim ettiler. Onun için bizim ülkemizde yapılan bu girişime karşı dünyanın refleksi az öncede dediğim gibi parmak ısırarak izlediler. Hala dünya da konuşuluyor. Bu ileri ki aşamalarda dünya tarihine not olarak düşülecektir. Bunu da darbe girişimine karşı gelmek nasıl olur diye örnek göstereceklerdir.
Bu Çalışma Gelecek Nesillere Işık Tutacaktır
Mustafa Akbaba: Bizi bu projemizde destekliyor musunuz? Sadece bizim değil bundan sonra yapılacak bütün projeleri destekliyor musunuz?
Milletvekili Abdullah Başcı: Özellikle bunu burada belirtmek istiyorum ki bu çok önemli bir proje. Bu proje tarihi ve kalıcı bir projedir. Bu günler çok çabuk gelip geçer. On sene sonra yirmi sene sonra sizin bu yaptığınız çalışma kaynak olarak kalacak ve gelecek nesillere de aktarılacak. O yüzden bu günleri biz iyi yazmalıyız, gerçeği yazmalıyız, özünü benimseyerek yazmalıyız ki geçmişte neler yaşandığını gelecek nesiller okusunlar. Gelecek nesillere bu çalışma ışık tutacaktır.